Öfkesine hakim olmak yerine onda üstünlük kurup, ona yön verebilen ve muazzam yıkıcı bir etkiye çevirenler için doğru bir terim olur. Kolay kolay dışa vurmazlar, eğlenmelerine bakarlar, patlama tarzı şeyler yaşamazlar çünkü kontrol ellerindedir. Dışarıya çıktığında artık karşıdaki insan için umut yoktur, neden mi? bilemezsin çünkü hiç yaşamadın. Bu kısımda sana 2 seçenek kalır, ya affedersin ya da işini bitirirsin. Bu sana kalmış, istediğin gibi yön verebiliyorsun sonuçta. Son zamanlarda hep affettiğimi söyleyebilirim, sırf birinin hatrı için.
31 Mart 2014 Pazartesi
25 Mart 2014 Salı
Körü Körüne Bağlanmak
Başımızdaki en büyük belalardan birisi. Bazen bazı zararlı şeylere öyle bağlı kalırız ki artık kötü olduğunu bile ayırt edemeyiz. Örneğin insanlarla dalga geçmekten zevk almaya başlamak, dedikodu yapmaktan hoşlanmak, ağaçlardan meyve araklamak, yolda gördüğümüz o ışıltılı 50 lirayı ceplemek. Karşı koyulmaz duruyor öyle değil mi? Bazıları bu soruya evet cevabı veriyor. Çünkü bağlılar, iyiyle kötüyü birbirine karıştırdılar.
Arayış..
Biz gözü doymaz insanoğluyuz. Herzaman birşey üstüne birşey isteriz, birtürlü doymayız, soğuk havada sıcak havanın gelmesini isteriz ama sıcak hava geldiğinde tam tersini dileriz. Yaşamımızı hayaller üzerine kurarız, ve onlar gerçekleşmediğinde boş yere kendimizi paralamış oluruz. Ne yaparsan yap hayal kurma, hedef belirle, arayış içinde ol. Hayal sadece zihinde olan birşey ama icraatte sana 0 fayda sağlar. Hayal kurmak belki geceleri güzel olabilir ama gelecek hakkında kurarsan ancak kendi canını sıkarsın. Kader.. buna karşı gelemezsin istediğin kadar hayal kur kader gelir ve oyunu bozar. Senin bu duruma üzülmeye bile hakkın olmaz çünkü suçlu sensin. Hedeflemek, icraatten geçer, hayalse zihinde olan kendimizi kandırdığımız sahte dünyadır. Hayalindeki meslek diye birşey yoktur hedefindeki meslek vardır, hayalindeki araba diye birşey yoktur almayı hedeflediğin araba vardır. Sen, bu saatten sonra ilerleme kaydetmek istiyorsan sahte hapishanenden çık ve gerçekliğe dön.
21 Mart 2014 Cuma
Bugüne kadar.
Çok şey oldu, çok şey değişti. Ama sen gerçekten eskisi gibi olabildin mi?, kendi özüne dönebildin mi? Bir kaç yavşak herifin seni engellediğini tahmin ediyorum. Konuşma tarzın değişmiş olmalı. ama ne yönde? Mesafeler arttı belki ne kadar? Beni belki bir şizofren olarak görüyor olmalısın. Gözünü 4 aç, kör olma. Kimseye güvenme, insanları yüzeysel olarak değerlendirirsen iyi olduklarını zannedersin, ama hayatına çıkacak olan en kötü insanda olabilir bilemezsin. Yüzüne karşı gülüpte arkandan iş çevirenler olacak. Bunları artık görmelisin, bu hayatta kimse iyi bir insan değil, bizler haricinde. Tabi ki yapacaklarında özgürsün, ben seni düşünüyorum, doğru yolu tarif ediyorum, kötü yola girmek istersen girersin orası sana kalmış ama ben pes etmiyorum. Şimdiye kadar çok ilerleme kaydettiğini biliyorum ama bu iş daha bitmeye çok uzak. Vakit geçirmek için yapmaman gereken şeyleri yapma, konuşmadığın şahıslarla konuşma, konuşupta konuşmaman gereken kişiler varsa onlardan da savun kendini. Katı kurallar olduğunu mu düşünüyorsun? Dikkate almak istemiyormusun? işine mi gelmedi? ben bu ihtimalleri düşünmüyorum ve Can kulağıyla dinlediğini biliyorum. Sanal alemde seni koruyacak herhangi biri yok, ben bu görevi uzun zamandır üstleniyorum ve sonuna kadar da devam ederim. Bunları dinlemelisin, kendin için, özgürlüğün için, mutluluğun için, ve verdiğim bunca emek için, buraya dikkat benim için demedim, çünkü kendi çıkarlarım uğruna burada değilim, sadece seni düşünüyorum bunu bil .Sahte mutluluklarla gerçek mutlulukları karıştırma, sana kendi çıkarları için vaad eden, yüzüne gülen insanlardan uzak dur. Beni unutma...
Abazalardan korunma rehberi
Kızlar için yazalım bunu. Türk erkeklerinin net %90 ı abazadır. Zaten bir erkek sana 3 saniyeden fazla bakıyorsa, Allahu Ekber nidalarıyla koşarak uzaklaş oradan. Hele ki sen yürürken arkandan illa ki kalçalarını
dikizleyen erkek olacaktır. Bunun için başka caddeye sap. Eğer yine takip ediyorlarsa, bunlar yokluk çeken
kız meslek liselerinin önünde dikilen mahlukatlardır büyük ihtimalle kaç kurtar kendini. Sonra devam üşendim yazmaya.
dikizleyen erkek olacaktır. Bunun için başka caddeye sap. Eğer yine takip ediyorlarsa, bunlar yokluk çeken
kız meslek liselerinin önünde dikilen mahlukatlardır büyük ihtimalle kaç kurtar kendini. Sonra devam üşendim yazmaya.
20 Mart 2014 Perşembe
Hayatının sıkıcı olduğunu mu düşünüyorsun yolcu?
Yoğun iş(veya okul) hayatı seni yoruyor mu?, insanların seni eleştirmesinden bıktın mı?, ne yapsan yaranamadığın insanlar oldu mu? Depresyona mı giresin var? Sinirini başkalarından mı çıkarasın var?
Yaşamak istemiyormusun? Çok mu yalnızsın? Bunlardan herhangi birine evet dediğine eminim. ama geçerli bir neden değil. Neden sıkılıyorsun? Eskileri mi özledin? Eskiler yok, artık bitti önünde uzanan uçsuz bucaksız, bir o kadar da parlak bir geleceğin var. Sen değiştin dostum, sen gerçeği anladın. Neden sıkılıyorsun? Çok mu asosyalsin? Buda geçerli bir neden olamaz, asosyal olan insanlar sosyal olan insanlara oranla daha güvendedirler. İnsanlar seni dışlıyor mu? Buda geçerli bir neden değil dışlanıyorsan bilki diğer insanlara göre oldukça farklısın, farklı olmak iyidir dostum bu seni üzmesin. Birbirinin kopyası olan insanlardan farklısın sen. İşyerinde (veya okulda) müdüründen azar mı işittin? aman ne önemli, o adam azarlamak için yaratılmış. neden canını sıkasın? neden üstüne alınasın ki gülüp geçmek varken? İşin kısası yolcu, hayat düşündüğünden de kısa... günler hızla geçiyor, keyfine bak, hayatını yaşa, hiçbirşey canını sıkamaz, hiçbirşey seni üzemez çünkü sen artık değiştin, gerçeği biliyorsun.
Yaşamak istemiyormusun? Çok mu yalnızsın? Bunlardan herhangi birine evet dediğine eminim. ama geçerli bir neden değil. Neden sıkılıyorsun? Eskileri mi özledin? Eskiler yok, artık bitti önünde uzanan uçsuz bucaksız, bir o kadar da parlak bir geleceğin var. Sen değiştin dostum, sen gerçeği anladın. Neden sıkılıyorsun? Çok mu asosyalsin? Buda geçerli bir neden olamaz, asosyal olan insanlar sosyal olan insanlara oranla daha güvendedirler. İnsanlar seni dışlıyor mu? Buda geçerli bir neden değil dışlanıyorsan bilki diğer insanlara göre oldukça farklısın, farklı olmak iyidir dostum bu seni üzmesin. Birbirinin kopyası olan insanlardan farklısın sen. İşyerinde (veya okulda) müdüründen azar mı işittin? aman ne önemli, o adam azarlamak için yaratılmış. neden canını sıkasın? neden üstüne alınasın ki gülüp geçmek varken? İşin kısası yolcu, hayat düşündüğünden de kısa... günler hızla geçiyor, keyfine bak, hayatını yaşa, hiçbirşey canını sıkamaz, hiçbirşey seni üzemez çünkü sen artık değiştin, gerçeği biliyorsun.
Elin yüzü kapatması genel
olumsuzluk, endişe, belki yalan, yada şüpheye dair bir ipucudur.
Elin çeneyi okşaması bir karar
verme sürecini ve yoğunlaşma isteğini anlatır. Dikkati ve yoğunlaşma isteğini
gösteren asıl ipucu işaret parmağının beyni gösterdiği, elin ise yanağa dayalı
olduğu duruştur.
Ellerin Önde ve Arkada Birleşmesi:
Ellerin arkada birleşmesi kendine olan özgüveni, meydan okumayı anlatır.
Saklayacak ve korkacak bir şeyiniz olmadığını gösterir. Genelde bu, koridordan
geçen lise müdürünün, kalabalık bir bölük karşısındaki nöbetçi komutanın
duruşudur. Genellikle göğsün öne çıkması, omuzların yükselmesi, burnun hafif
yukarı kalkmasıyla tamamlanır. Ellerin önde birleşmesi bir
şeyler rica etmenin verdiği mahcubiyetin belirtisi olarak ortaya çıkar ve
genellikle başın eğilmesi, vücudun küçülmesi ve omuzların düşmesiyle
desteklenir. Kabadayı liselilerin de bu duruşu sergilediğini biliyorsunuz.
Ellerin kenetli olması ne anlama gelir?
Genel bir olumsuzluğun bir
hayal kırıklığının habercisidir. Mesela iş görüşmesinde sizi ziyarete gelenler
genelde asıl konuya girmek için bir çok alakasız konudan bahsetmek zorunda
hissederler. Böyle bir durumda ellerinizi masanın üzerinde kenetlenmiş olduğunu
görürsünüz. Bu yüzünüze yansıtmamaya çalıştığınız beyninizdeki olumsuzluğun
ellerinize yansımasıdır. Olumsuzluk arttıkça kenetli eller daha yukarıya
çıkmaya başlar bu görüşmeyi daha fazla uzatmamak gerektiği anlamına gelir.
Elin Tehdit konumu:
Tehdit Konumu: Karşısındaki muhatabına
doğrultulmuş işaret parmağı tehditkar bir tavrın göstergesidir. Bu
ebeveynlerin, büyüklerin, amirlerin, öğretmenlerin, komutanların… vb kullandığı
beyinde tehdit hissini uyandıran korkutucu bir harekettir.
Bu hareketi yaparken yumruğun
sıkılma şiddeti tehdidin derecesini gösterir.
Elin Diktatör konumu: :
Herhangi bir tartışmayı durdurmak, bastırmak isteyen
bir başkan, bir arabayı otoriter bir şekilde yavaşlatmak isteyen trafik polisi,
beraberindeki milletvekillerini otorite altına almak isteyen bir parti başkanı
avuçları aşağıya bakarak ellerini diktatör konumda bastırarak konuşacaktır.
Herhangi bir konuşma sırasında ellerini bu şekilde kullanan kişi
karşısındakileri kendi otoritesi altına almaya çalıştığı düşünülür.
16 Mart 2014 Pazar
İnsanların yalan söylediği nasıl anlaşılır?
İnsanlar neden yalan söyler?
Gerçeklerden kaçmak için, doğruyu söylediğinde alacağı tepkiden korktuğu için. Ama öyle durumlar vardır ki
yalan söylemek şart olur. İşte o anda karşında benim gibi birisi varsa yalan söylediğini hiç zorlanmadan anlar
ve söylediğinle kalırsın. Ek olarak yalan söyleyenin yalanını ortaya çıkarmak için ilk bakılacak kısım elleridir:
Genelde erkekler yalan söylediğinde gözlerini ovuştururlar, gömleklerinin yakalarıyla oynarlar, bazıları kızarır,
gözlerini kaçırmaya çalışır ve genelde gözlerini aşağıya diker, burnuyla oynar, elini ağzına götürür v.s.
Ve usta yalancılar vardır ki bu söylediklerimin hiçbirini yapmazlar, yani açık vermezler. Ama onlarında açık verdiği
bir nokta vardır. yalan söylediklerinde göz bebekleri büyür. Kontrol edemeyeceği tek şey göz bebekleridir.
Bayanlara gelelim. Onlar yalan söylediklerinde saçlarıyla oynar, elleri sürekli ağıza git gel yapar, gözlerini kaçırırlar,
gözlerini yukarı dikerler,konuyu değiştirmeye çalışırlar, bazıları kızarırlar,oturuş tarzları değişir,burunlarıyla oynarlar
Unutmayın İnsan yalan söyleyebilir ama beden yalan söylemez..
Gerçeklerden kaçmak için, doğruyu söylediğinde alacağı tepkiden korktuğu için. Ama öyle durumlar vardır ki
yalan söylemek şart olur. İşte o anda karşında benim gibi birisi varsa yalan söylediğini hiç zorlanmadan anlar
ve söylediğinle kalırsın. Ek olarak yalan söyleyenin yalanını ortaya çıkarmak için ilk bakılacak kısım elleridir:
Genelde erkekler yalan söylediğinde gözlerini ovuştururlar, gömleklerinin yakalarıyla oynarlar, bazıları kızarır,
gözlerini kaçırmaya çalışır ve genelde gözlerini aşağıya diker, burnuyla oynar, elini ağzına götürür v.s.
Ve usta yalancılar vardır ki bu söylediklerimin hiçbirini yapmazlar, yani açık vermezler. Ama onlarında açık verdiği
bir nokta vardır. yalan söylediklerinde göz bebekleri büyür. Kontrol edemeyeceği tek şey göz bebekleridir.
Bayanlara gelelim. Onlar yalan söylediklerinde saçlarıyla oynar, elleri sürekli ağıza git gel yapar, gözlerini kaçırırlar,
gözlerini yukarı dikerler,konuyu değiştirmeye çalışırlar, bazıları kızarırlar,oturuş tarzları değişir,burunlarıyla oynarlar
Unutmayın İnsan yalan söyleyebilir ama beden yalan söylemez..
14 Mart 2014 Cuma
Ellerin vermiş olduğu mesajlar.
Eller, düşüncelerin ifadesinde en güçlü olan destekliyicilerdir. Ellerin 3 temel konumu vardır: dilenci, diktatör ve tehdit.
Dilenci konumu, adından da anlaşıldığı gibi ellerin avuç yukarıya bakacak şekilde açılmasıdır. Eliniz dilenci konumdayken söylediğiniz birşey karşınızdakileri rahatsız etmeyecektir; bir otorite hissi uyandırmayacaktır. Dilenci konumu ikna etmek için ve ''Ban elimde hiçbireşy saklamıyorum doğruyu söylüyorum'' demek için iyi bir kullanım olarak kabul edilir. Eller belin yukarısına geldiğinde ise birşey saklamadığınızı hissettirirsiniz. Sizi dinleyenler güven hissini yaşarlar Politikacılar bunu sık sık kullanmaktadır. Ama terste tepebilir, sizi aciz biri olarakta gösterebilir.**
Dilenci konumu, adından da anlaşıldığı gibi ellerin avuç yukarıya bakacak şekilde açılmasıdır. Eliniz dilenci konumdayken söylediğiniz birşey karşınızdakileri rahatsız etmeyecektir; bir otorite hissi uyandırmayacaktır. Dilenci konumu ikna etmek için ve ''Ban elimde hiçbireşy saklamıyorum doğruyu söylüyorum'' demek için iyi bir kullanım olarak kabul edilir. Eller belin yukarısına geldiğinde ise birşey saklamadığınızı hissettirirsiniz. Sizi dinleyenler güven hissini yaşarlar Politikacılar bunu sık sık kullanmaktadır. Ama terste tepebilir, sizi aciz biri olarakta gösterebilir.**
Ön yargılar. İnsanı doğduğu günden beri sarmalar, birçok hataya yol açar ön önemliside kendi yolunuza engel yaratmış olursunuz.Kurtulmak ise çok basittir, ög yargıların yerini tahminler almalı ve karşıdaki insana söylenmemelidir. Böylece ön yargı olmaktan çıkar hem kendi canınızı hemde başkalarının canını sıkmamış olursunuz.
13 Mart 2014 Perşembe
Sırada ki adım.
İnsanların aslında vücutlarının konuştuklarını biliyorsunuz sanırım. El kol hareketleri, duruşları, göz hareketleri, bakışları aslında söylediklerinden de fazlasını anlatır. Beklemede kal dostum.
12 Mart 2014 Çarşamba
Kuantum...
Öğretildiğimiz bilinçaltına ait fikirlerle birlikte dolaşırız. Bu fikirler birbirimizden gözle görülür biçimde farklı olduğumuzu tanımlar: ''Ben şuyum... Ben şu değilim... Ben nu konuda iyiyim... Ben şu konuda kötüyüm... '' Bu fikirler başkaları tarafından çocukluğumuzdan beri içimize yerleştirilir ve pekiştirilir. Bunları yapanlar genellikle bizi çok uzun süredir tanıyan aile bireylerimizdir. Oysa gerçekte bizi bilmezler! Bildikleri sadece hakkımızda görmeyi ve düşünmeyi seçtikleri şeylerdir. Biz de aslında onlara dair hiçbirşey bilmeyiz! Haklarında neyi görmeyi ve düşünmeyi seçiyorsak onu biliriz.
Hayatımızdaki bu bitmek bilmeyen hareketlilik bazen deli saçması gelebilir. ancak düşünüldüğü gibi değil. Dev bir dalga gibi hareket eder ve biz de onun tam üzerinde dururuz. Eğer dalgayı kontrol etmeye çalışırsak, kendimizi onunla birlikte amansız bir savaşta buluruz. Eüer sadece dalganın üstünde kalmayı öğrenirsek bu defa da onun esiri oluruz. Fakat bir seçenek daha vardır ki; Dalganın hareketlerini kavrayabilir ve üzerinde başarılı bir biçimde sörf yapmayı öğrenebiliriz**
11 Mart 2014 Salı
Bir tutam gerçek...
Senin özün bu değişemezsin geyiklerinin yalan olduğunu düşünüyorum. Atalarımız böyle değillerdi içlerinde zerre kadar korku yoktu. Ama bu korkuyu daha sonradan genlerle taşıdılar. Önceden Allahtan başka korkmayan atalarımızın herşeyden korkan çocukları oldu. Ama bunda o çocukların suçu yoktu. tek yapmaları gereken asıl özünü bulmaktı. İçinde başından beri olan tahmin etmediği kadar yakın olan ama farkedemediği özünü.
İşte o bulanlar. Herşeyin farkında olanların içinde korku barınmazdı. Çünkü herşey için bir planları vardı. Başarısız olmaktanda korkmazlardı çünkü insan kaybede kaybede öğrenirdi. Bazen öyle planları vardı ki kaybetme olasılığı yoktu. Bazen müdahale etmektense sessizliğini korumayı tercih ettiler.
Korku aslında başından beri onları kaybetmeye sürükleyen şeydi aslında. Bunu nasılda fark etmemişlerdi bunca zaman.
Düşünmeden hareket etmemeyi öğrendiler tıpkı atalarımız gibi. Duygularına gerekmediğinde aman bile vermediler, mantık üstün geldi.
Ama sayıları çok azdı. Diğer insanlar köreltilmiş duygularıyla başbaşa kaldığından onları dinlemiyordu bile. Hakikati bas bas bağırarak söyledikleri halde.
Bunu şu şekilde başardılar. Kendilerini küçümsemekten vazgeçtiler. Daha önce kendisi hakkında ne kadar kötü yorum varsa işte sen şöylesin sen böylesin v.s vazgeçtiler ve özlerine dönmeye başladılar
yeni başladıkları zaman bir takım engellerle karşılaştılar. düştüler kimisi kalktı kimisi pes etti ve çöplüğüne geri döndü.
kalkanlar yılmadan devam etti. İnançları ve cesareti onu ayakta tutan şeydi. Diğer duygular çöpteydi.
Artık herşeyin iyice farkına vardılar ve hayatın aslında üzülmeye bile değmeyecek kadar kısa olduğunu farkettiler. Bunun için en iyi şekilde yaşanması gerektiğini savundular.
işte bunlar hep kesin konuşurlardı. Genelleme yapmazlardı. gerekmedikçe. Yolunu kesen insanlara aldırmadılar çünkü o aciz insanlar onların canını sıkamazdı o kadar acizlerdi ki.
Başkalarının hevesini kırmayı zevk haline getirmiş aciz insanlar. Onları dinleyenler yolun başında kaybetti.
evet insan değişemezdi ama gerçek özünü bulamazdı diye bir şey yoktu. İnsanın gerçekliği aslında içinde... o kadar yakın ki onu bulabilmek düşündüğünden de kolay, artık insanların sana olan hakaretleri seni zerre kadar üzemeyecek...
Aşk ve sevgi..
Aşk ve sevgi, ikisi aynı şey değil aslında, bu güne kadar kandırıldık. Aşk bir yalan, bir ilizyondan ibaret, bir yalan, bir masal, kadınların uydurmuş olduğu saçma bir icat. Sevgiyse asıl gerçek olan, ona canı pahasına bağlanmak, herşeyi feda etmek v.s. Ama Ferhat ve Şirindeki gibi Dağları delmek anlamı çıkmasın burada. Seven insan zaten açık kapı bırakırdı. Aşk insanı zayıflatır, ondan benliğini alır işte aşk acısı saçmalığıda ayrılıktan sonra başlar. Gerçekten sevmenin ne olduğunu bilenler zaten ayrılığa düşmeyeceklerdir. Aşk acı, yara, kabustan ibaretken Sevgi; huzur, direnç, güven duygusu getirir. İkisi arasındaki farkı idrak eden mutlu bir birlikteliğin ilk adımını atmış demektir. Ama burada doğru dişiyi bulmakta önemlidir, alfa beta omega saçmalıklarından bahsetmiyorum hani yurdumuzun ''Harun Abi'' diye nitelendirdiği kızlarla sevgi falan yaşanmaz aha o aşk denen saçmalığı yaşarsınız ancak.
Yeniden uyanmaya hazırmısın?
Bu söylediklerimin şimdiye kadar işe yaradığını biliyorum, peki ya sen biliyormusun?. Kafan karışık olmalı, evet anlıyorum bu gayet normal bir durum beyin uyum sağlıyor. Bugüne kadar canını sıktığın, kendini paraladığın şeylerin aslında ne kadar gereksiz olduğunu,bunun yerine uyum sağlamak gerektiğini artık öğrendin. Kendi özünü bulacaksın dostum, inan bana onu sende çok seveceksin. Hiçbirşey gözünü korkutmayacak, yoluna çıkan engeller senin şevkini kaçırmayacak, her daim bir planın olacak, insanları yüz ifadesinden el kol ifadelerinden veya konuşma tarzından analiz edebileceksin. Evet hayali bile güzel, ben bizzat bunları yapıyorum, sıra sanada gelecek sende yapacaksın.
Son diye birşey yoktur, yeni başlangıçlar vardır.
İlk adımı atmış olan şanslı insan, esas şimdi başlıyoruz ben olsam beklemede kalırdım.
Düşünüyorum da...
Hiçbirşey eskisi gibi değil, ve de olmayacak. Herkes şöyle düşünüyor; Birkaç değerli insan dışında diğer tüm, herkes benim için bir çöpten ibaret, istersem fırlatırım, istersem geri kullanırım. Değişen düşünceler, değişen fikirler, değişen duygular, değişen bedenler... Peki ya nedir insanları bu kadar değiştiren o kahrolası şey?
Zaman mı?, Çevre mi?, Aşk denen o deli saçmalığı mı?, Yoğun iş hayatı mı?, Hastalık mı?, Ölüm korkusu mu?, Özlem mi.?, Gurbet mi?, Cinayet mi?, Yoksa İhanet mi?. gördüğün üzere say say bitmiyor. Evet bunlar insanları değiştiren birkaç şeyden ibaret. Ama 2 türlü değişim ele alınır. İyi yönde ve kötü yönde.
Kimisi olan onca şeye karşı göğsünü gerer ve direnç geliştirir, o artık iyi yönde değişmeye başlayacaktır, yani asıl özünü bulacaktır. Ama ne acıdır ki bazıları bu sürecin esiri olurlar ve kontrolü kaybederler, ordan oraya sürüklenirler artık dirençleri kırılmıştır, hayata karşı bakış açıları artık çok daha kötüdür. Hayattan soyutlarlar kendilerini, adeta yürüyen ölüye dönerler. Ama tam bitti derken biri çıkagelir ve onun elinden tutar. Onlar ne şanslıdır ki kurtarıcıları gelmiştir. O elinden tutan şahıs aslında seni adeta mezarından çıkaracaktır, kurtarıcındır. Seni hayata geri bağlayacak şeyleri söyler, ifade eder. İşte burada da 2 yol ayrımı vardır. Söylenenleri mantıklı bir şekilde dinleyip özümsemek ve uygulamak, veya dinlemeden sadece yürüyüp gitmek.. İlk yolu tercih edenlerle devam ediyorum çünkü 2. yolu seçenler için artık umut ışığı yok. Ama vardır belli mi olur?. Söylenenleri mantıklı bir şekilde özümseyen kişi aslında hayatın üzülmek, daralmak, acı çekmek gibi şeyler için ne kadar kısa olduğunu anlar ve her şekilde mutlu olmanın ilk adımını atar. Evet dostum, sende onlardan birisin buraya gelerek ilk adımı atmış oldun, aramıza hoşgeldin.
Zaman mı?, Çevre mi?, Aşk denen o deli saçmalığı mı?, Yoğun iş hayatı mı?, Hastalık mı?, Ölüm korkusu mu?, Özlem mi.?, Gurbet mi?, Cinayet mi?, Yoksa İhanet mi?. gördüğün üzere say say bitmiyor. Evet bunlar insanları değiştiren birkaç şeyden ibaret. Ama 2 türlü değişim ele alınır. İyi yönde ve kötü yönde.
Kimisi olan onca şeye karşı göğsünü gerer ve direnç geliştirir, o artık iyi yönde değişmeye başlayacaktır, yani asıl özünü bulacaktır. Ama ne acıdır ki bazıları bu sürecin esiri olurlar ve kontrolü kaybederler, ordan oraya sürüklenirler artık dirençleri kırılmıştır, hayata karşı bakış açıları artık çok daha kötüdür. Hayattan soyutlarlar kendilerini, adeta yürüyen ölüye dönerler. Ama tam bitti derken biri çıkagelir ve onun elinden tutar. Onlar ne şanslıdır ki kurtarıcıları gelmiştir. O elinden tutan şahıs aslında seni adeta mezarından çıkaracaktır, kurtarıcındır. Seni hayata geri bağlayacak şeyleri söyler, ifade eder. İşte burada da 2 yol ayrımı vardır. Söylenenleri mantıklı bir şekilde dinleyip özümsemek ve uygulamak, veya dinlemeden sadece yürüyüp gitmek.. İlk yolu tercih edenlerle devam ediyorum çünkü 2. yolu seçenler için artık umut ışığı yok. Ama vardır belli mi olur?. Söylenenleri mantıklı bir şekilde özümseyen kişi aslında hayatın üzülmek, daralmak, acı çekmek gibi şeyler için ne kadar kısa olduğunu anlar ve her şekilde mutlu olmanın ilk adımını atar. Evet dostum, sende onlardan birisin buraya gelerek ilk adımı atmış oldun, aramıza hoşgeldin.
Etiketler:
Hitap,
Kişisel Gelişim,
Kuantum Düşünce Yöntemi,
Psikoloji,
Serbest
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)